Bir akrabam aynı zamanda çok yakın bir arkadaşım var.
Önümüzdeki hafta sonu düğünü olacak nasipse.
Geçtiğimiz günlerde düğün için davetiye beğenip,
bastırmışlar müstakbel hanımıyla. Arkadaşımın ailesi köyde yaşadığı için
arkadaşım davetiyelerin bir kısmını köydeki akrabalarına dağıtmak için köye
götürmüş. Köydeki işini akşamüzeri bitirmiş. Yola çıkmadan önce beni aradı.
Birkaç dakika konuştuk, düğünden filan bahsettik. Sonra vedalaşarak telefonu
kapattık.
Bizim bu telefon görüşmemizden yaklaşık 10 dakika sonra
arkadaşım bir trafik kazası geçirmiş. Köyden gelirken, önde seyir halindeki
araç, yola fırlayan köpeğe çarpmamak için aniden fren yapmış ve yine de
duramayarak köpeğe çarpmış. Hemen arkalarından gelmekte olan arkadaşım da
öndeki araç aniden fren yapınca durmak istemiş, frene basmış ama yeterli
olmamış. Öndeki araca arkadan çarpmış. Çarpmanın etkisiyle öndeki araç
şarampole yuvarlanmış ve araçta bulunan 5 kişi yaralanmış. Birinin durumu biraz
daha ağırmış. Arkadaşım ise bu kazayı ufak sıyrıklarla atlatmış.
Ben bu olayı ertesi gün öğrendim ve hemen arkadaşımın
durumunu sormak üzere telefon ettim. Arkadaşım durumunun iyi olduğunu, ufak
yaralarla kazayı atlattığını ama aracın kullanılamaz hale geldiğini söyledi.
Tam da düğüne sayılı günler kala böyle bir kazanın yaşanmış olması üzdü
herkesi. Ben de bu olaydan çok etkilendim ama beni daha çok etkileyen ise
arkadaşımın şu cümleleri oldu:
“Yola çıkarken her zaman emniyet kemerimi takarım. O gün
de takmıştım, iyi ki takmışım. Beni emniyet kemeri ve açılan hava yastığı
kurtardı. Eğer onlar olmasaydı camdan fırlardım ve daha büyük yaralar
alabilirdim, hatta ölebilirdim bile. Emniyet kemeri gerçekten hayat
kurtarıyormuş.”
Bu cümleler uzun süre zihnimde yankılandı. Elbette
arkadaşımın hayatını kurtaran Allah’tı ama emniyet kemeri ve hava yastığı buna
vesile olmuştu. Çok sevdiğim bir söz şöyledir: “Kulun tedbiri Allah’ın
inayetine vesile olur.” Tıpkı bu sözde olduğu gibi arkadaşım tedbirini almıştı
ve Allah da emniyet kemeri vesilesiyle onu korumuştu.
Atalarımız boşuna “bir musibet bin nasihatten iyidir”
dememişler. Ben de bu olaydan sonra emniyet kemerinin ne kadar önemli olduğunu
yakinen bir kez daha anlamış oldum. 1960 yılından bu yana dünya
çapında yapılan araştırmalar, emniyet kemerinin ölüm riskini sürücüler ve ön
koltuktaki yolcular için yaklaşık%50 oranında, arka koltuktaki yolcular için
%75 oranında azalttığını göstermiştir. Bunu defalarca
duymuştum ama yakın bir arkadaşımın başına gelen bir musibet, defalarda
duyduğum bu bilimsel gerçeği daha iyi idrak etmeme vesile oldu.
Ehliyetimi aldığım günden bu yana araba kullanırken
genelde emniyet kemerimi takarım. Ama son zamanlarda bazen bunu ihmal
ediyordum. Bu acı ve üzücü olay bana ders oldu. Hayati öneme sahip olan bir
gerçeği yeniden bana hatırlattı. Artık araba kullanırken, yakın mesafe de olsa,
emniyet kemerimi takıyorum.
Kaza bu, ne zaman nerede başımıza geleceği belli olmuyor.
Bazen hatalı olabiliyoruz ya da bazen hiç hatamız yokken bir kazanın ortasında
kendimizi bulabiliyoruz. Biz tedbirimizi alalım da başımıza bir şey gelirse en
azından tedbirimizi aldık deriz ve vicdanımız rahat olur ve haklıyken haksız
duruma düşmeyiz.
Her yıl onlarca insanın hayatının kararmasına sebep olan
kazalardan Allah hepimizi korusun. Kimseye böyle acılar yaşatmasın, âmin.
Tedbir için yapılan her şeyin hayati riskleri ortadan kaldırdığı doğru. Çok geçmiş olsun arkadaşınıza
YanıtlaSilKesinlikle, çok haklısınız. Arkadaşım adına da teşekkür ederim. Bugün düğünü başladı, birkaç gün sürecek. Köyden gelip gidecekler. Umarım bir kaza daha yaşanmaz.
Sil