Ramazan bayramını da nihayete erdirdik, çok şükür. Güzel bir
bayram yaşadım. Bayramda yaşadıklarımı yazmak amacıyla bilgisayarımı atçım ama
pek de istediğim gibi olmadı. Sosyal medyaya, bloglara göz atarken dağıldım
gittim. Tam kendimi toparladım, bir şeyler yazayım derken bir yazıya rastladım sosyal
medyada. Ve bu yazı beni aldı götürdü başka dünyalara. Bayram yazısını biraz
erteleyip bu yazıyı paylaşmak istedim.
Bu yazı ilk olarak ne zaman yazıldı, ne zaman paylaşıldı
bilmiyorum. Biraz araştırdım ama ilk olarak ne zaman paylaşıldığını öğrenemedim.
Ama gördüğüm kadarıyla insanlar çok sevmiş ve her okuyan paylaşmış neredeyse. Fakat
ben daha yeni okudum bu yazıyı hem de gözyaşları içinde. Ve okur okumaz da
burada paylaşmak istedim, henüz okumayanlara da ulaştırmak amacıyla.
Yazı Naim Ünver adlı bir hocamıza ait. Kendisini tanımıyorum
ama bu yazıyı okuduktan sonra güzel bir yüreği olduğuna kanaat getirdim. Eminim
siz de aynı duyguları paylaşırsınız.
Yazı şöyle, aynen paylaşıyorum;
"Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. ‘Senin
baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun’ demişler. Vicdan duygusu tam gelişmemiştir
okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Sonuçta hepsi
çocuk işte. Kırmışlar yavrucağın kalbini. Çocukların güzel yanıdır gönülleri,
kırılsa da çok, hemen toparlanmaya meyillidir. Yetişkinlere benzemez, kin
gütmezler.
Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. "Üzülmek yetmez dedim, bir planım var. Dâhil olur musun?" Kabul etti seve seve.
"Pis ülke" oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada "kötü koku spreyi" sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabi. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı. Dedim niye böyle oldu? Dediler öğretmenim çöplerden, pislikten. Durun dedim, bakın kapıya, biri gelecek, kurtaracak bizi bu pislikten, kokudan.
Pür dikkat kapıya bakıyor hepsi. Yepyeni sıfır çöpçü kıyafetleri, süpürgesi ve faraşı ile giriyor kahramanımız. Çocuklar büyüleniyor sanki. Bak bak bitiremiyorlar. 1.90 boy. Heybetli mi heybetli çöpçümüz.
Başlıyor hemen temizliğe. Bende pencereleri açıyorum hemen. Temiz hava nüfuz edince etkisini kaybediyor kötü koku spreyi. Yardımcı öğretmenimiz de yasemin kokulu oda spreyini sıkıyor birkaç fıs. Çocukların gözü bizi görmüyor zaten. Ama içlerine doluyor mis gibi çiçek kokusu.
Sonra yarım ay düzeninde oturuyoruz çöpçünün karşısına. Konuşuyor prova ettiğimiz gibi. "Çöpçüyüm ben" diyor. "Siz sabahları uyurken daha, ya da gece yarısı mahallenizin çöplerini topluyorum. Arkadaşlarım da var. Onlar da topluyor. Çöpler toplanmasa sokaklardan, her yer bugün sınıfınızın koktuğu gibi kokar. Çöpçülük zordur çocuklar. Çok zor iştir."
Anlatıyor uzatmadan. Kısa, öz, keskin. Anlattıkça daha da büyüyor adam.
Nasıl dinliyorlar anlatamam. Gözlerini hiç ayırmadan. Hele oğlu. Gurur duyuyor babasıyla ve her sözünde hayran oluyor ona. O bakışa ömür verilir inanın bana.
Sonra fotoğraf çektiriyoruz hepimiz kahramanımızla. Alkışlarla ve aşkla uğurluyoruz çöpçümüzü. Bir baba, bir oğul. Tedavi edilmiş iki yürek. İşimiz bu. Yüreğe dokunmak. Hanımlar, beyler! Bir çocuğun alın teriyle para kazanan babasının mesleğinden utanmasına dayanamam. Dayanırsam, öğretmen olamam.
Ertesi sabah soruyor birkaç veli. "Bizim çocuk akşamdan beri büyüyünce çöpçü olacağım diyor. Siz ne öğretiyorsunuz bu çocuklara Allah aşkına?"
Gülümseyerek cevap veriyorum. "İnsan olmayı öğretiyoruz"..
Yazı burada bitiyor. Bu yazı üzerine çok şey yazılır, çok şey söylenir
bence. Ama ben daha fazla bir şeyler yazmak istemiyorum. Yazı kendisi anlatıyor
her şeyi.
İnsan olmak, iyi bir insan olmak çok önemli. Dileğim odur ki, herkes iyi
birer insan olsun. Fakat şu da bir gerçek ki, her insanda iyi olma potansiyeli
olsa da iyi olamayabiliyor. Ama en azından çoğumuz iyi birer insan olalım.
Rabbim iyi insanlardan eylesin bizi. Amin.
Teşekkür ederim. Faydalandım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Faydalandım.
YanıtlaSil