1. Aksaray Gençlik Festivali
Aksaray belediyesi özel günlerde her yıl farklı
etkinlikler düzenliyor. Gerek sosyal medyadan gerekse şehir içinde reklam
yaparak bu etkinlikleri insanlara duyuruyor. Ben geçen yıllarda Aksaray’da
olmadığım için çoğu etkinliğe katılma imkânım olmuyordu. Fakat sosyal medyadan
takip ediyordum. Bu tür etkinliklerin şehrimizde yapıldığı için seviniyordum
fakat bazen de bazılarına katılamadığım için üzüldüğüm oluyordu. Her ne kadar
ben üzülsem de bazıları için güzel olduğu gerçeği sevindirici bir durum. O
yüzden belediyemize ve tabiî ki emeği geçenlere teşekkür etmek gerekir.
Geçen haftalarda şehrimizde düzenlenen Aksaray 1. Kitap Günlerine katıldığımı yazmıştım. Bu hafta da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve
Spor Bayramı vesilesiyle düzenlenen 1. Gençlik Festivaline katılma fırsatım
oldu.
Festival aslında üç gün sürecekti. Yani 19-20-21 Mayıs
tarihleri arasında yapılacaktı ki yapıldı da. Fakat ben sadece ilk gün
katılabildim. Diğer günler havanın biraz serin olması ve benim de sağlık
sorunlarım nedeniyle katılamadım. Ama ilk gün katılmak bile eğlenceli ve
güzeldi.
Festivalde Neler Vardı?
Festival, Aksaray Kılıçarslan Parkında düzenlendi. Alana
vardığımda büyük emeklerle hazırlanmış pek çok şey gördüm. İlgimi çeken ve ilk
gördüğüm şey büyük bir sahne platformuydu. Zira etkinlikler kapsamında
konserler düzenlenecekti. O gün yani ilk gün akşam 20.30’da Ziynet Sali konseri
vardı. Maalesef ona da katılamadım ama olsun.
Festival alanında farklı etkinlikler için atölye çadırları
ve survivor parkur alanı kurulmuştu. Survivor parkurunda genelde çocuklar
eğleniyordu. Kurulan çadırlarda farklı etkinlikler hem tanıtılıyor hem
gelenlere deneme imkânı sunuluyor hem de bazı atölyelerde yapılan el emeği göz
nuru ürünler satılıyordu. Hepsini teker teker gezdim.
Herkesin ilgi alanına göre bir atölye vardı.
Fotoğrafçılık, sepet örme, cam üfleme, halı dokuma, ebru, kaligrafi, çömlek
atölyesi aklımda kalanlardan bazıları. İnsanlar hepsini merak edip geziyor
özellikle de ilgi duydukları çadırlarda uzun süre kalıyorlardı. Benim de en çok
ilgimi çeken atölye cam üfleme atölyesi ve ebru atölyesi oldu. Buralarda uzun
bir süre kaldım ve bu sanatların nasıl icra edildiklerine şahit oldum. Ebru
sanatı ülkemizde bilinen, hemen her şehirde kursları vs olan bir sanat ama daha
önce merak edip de hiç bu kadar yakından bakmamıştım. Hakikaten güzel bir
sanatmış, sanatçılarımızın hakkını vermek gerek.
Dediğim gibi diğer ilgimi çeken sanat atölyesi de cam
üfleme sanatı oldu. Gelen kişi bu işin ustası bir abiydi. Merak edip gelen
guruplar için hemen orada sanatını icra ediyor ve cama şekil vererek bu işin
nasıl yapıldığını insanlara gösteriyordu. Bu iş el becerisi kadar bir sanatsal
bakışı da gerektiren bir iş. Çünkü… bunu bir örnekle açıklamak istiyorum.
Camdan bir ayakkabı
Cam atölyesini ziyaret için gelenler arasında genç bir
bayan arkadaş da vardı ki bu arkadaşla cam üfleme sanatı hocası gün içerisinde
tanışmışlar. Geçen konuşmalardan anladığım kadarıyla bu bayan da seramik
üzerine eğitim almış. Hoca bu arkadaştan kendisine yardım etmesini istedi.
Birlikte küçük bir cam parçasını alıp ateşte ısıtmaya başladılar. Aslında ilk
başladıklarında hocadan başka kimse ne olacağını bilmiyordu. Zira yukarda
bahsettiğim sanatsal bakış tam da bu noktada devreye giriyor. Hoca daha camı
eritirken onun sonunda ne olacağını görebiliyordu.
Hoca camı eritti, evirdi çevirdi, bir takım şekiller
verdi derken bir de baktık ki kendisine yardım etmesini istediği bayan arkadaş
için camdan bir topuklu ayakkabı yapıvermiş. Ayakkabı dediysem külkedisi
masalında olduğu gibi ayağa giyilen cinsten değil tabiki. Belki yetişkin bir
insanın başparmağı kadar boyutu olan küçücük bir şey. Hatıra kalması için o
bayana hediye etti. O ayakkabının fotoğrafını çekemediğim için sonradan üzüldüm
açıkçası.
Devam Ediyorum
O çadırdan çıkıp bir başka çadır olan çömlek atölyesine
gittim. Oraya küçük bir düzenek kurulmuş ve gelen misafirler için örnekler
sunuluyordu. Bu işin ustası, aldığı küçük bir çamur parçasına şekil veriyor ve
ondan bardaklar ve çeşitli kaplar yapıyordu. Bu da oldukça ilgimi çekti.
Gelen ziyaretçiler arasında bu işi denemek isteyen olursa
hoca ona yardımcı oluyordu. Birlikte küçük bir kap yapıyorlar ve sonunda o kabı
yapan kişiye hediye ediyordu. Aslında bu tür şeylere meraklı olduğum halde
neden bunu yapmayı denemedim bilmiyorum.
Daha sonra fotoğrafçılık çadırına uğradım. Aslında burası
bana hem lazım olan ama bir o kadar da uzak olduğum bir çadırdı. Burası bana
lazımdı çünkü fotoğrafları çok severim. Ama bir o kadar uzaktı zira bu konuyla
alakalı hiçbir bilgim yoktu. Elimdeki amatör bir dijital fotoğraf makinesi ile
oralarda görünmek istemedim. Çekilen fotoğraflara hayranlıkla bakarak oradan
ayrıldım.
Diğer çadırların bazıları da yemeklerle alakalı olarak
kurulmuş çadırlardı. Çeşit çeşit yiyecek içecek yapıp satıyorlardı. Onlara hiç
uğramadım. O yüzden bu yiyecekler yöresel miydi değil miydi bir fikrim yok.
Yiyenlere afiyet olsun ne diyelim (:
Alanda sadece çadırlar yoktu. Çimlerin üzerine kurulmuş
bir oyun ve yarışma alanı da vardı. Burada çeşitli etkinlikler düzenleniyordu.
Ben oradayken önce çocukları sonra da babaları çuval yarışı yaptılar.
Yarışmacılar oldukça eğlendi ve tabi izleyenler de…
Kısa Bir Yağmur Arası
Hava o gün çok farklıydı. Yani sabah serindi, öğle vakti
ve sonrası insanı yakacak kadar güneşliydi fakat ikindiden sonra çok soğuk ve
yağışlıydı.
Ben de ikindi vaktine doğru tüm festival alanını
gezmekten yorulmuştum. Bir çadırın kenarında bir sandalyeye oturdum ve
dinlenmeye başladım. O sırada hafiften de bir yağmur başladı. Festival buna da
hazırlıklıydı. Oradaki görevliler hemen yağmurluk dağıtmaya başladılar.
İnsanlar yağmurdan korunmak için birer tane aldılar. Ben ise oturduğum yerden
onları izlemeye koyuldum.
Durum normaldi aslında. İnsanlar yağmurda ıslanmamak için
yağmurluk alıyorlardı fakat ortaya komik de bir görüntü çıkıyordu. Hele
merhametli annelerimiz küçük çocukları yağmurda ıslanmasın diye küçük
çocuklarına boylarından büyük yağmurlukları giydirince, şirin çocuklar daha da
şirin bir hal alıyordu.
Dağıtılan yağmurlukların bazıları sarı renkliydi bazıları
ise mavi renkliydi. Yan tarafımda oturan, tanımadığım birisi bu mavi renkli
olanları kastederek; “ortalık şirinler köyüne döndü” dedi. Haklıydı sanırım. (:
Kapanış
Dinlenmek için oturduğum zaman aslında ne kadar
yorulduğumu anladım. Hatta bir ara o kadar çok uyku bastırdı ki uygun bir yer
olsa yatıp uyuyacaktım. Neyse ki bu halim ve hafiften yağan yağmur uzun
sürmedi. İleride, havuzların yanına kurulan mini sahne platformuna doğru
ilerledim.
Bu sahnede amatör olduklarını düşündüğüm bir gurup
sanatçı genç hem çalıp hem söylüyordu. Yani bunlar da festivalde görevli
sanatçılardı. Dinlemeye gelen gençlerin isteklerine göre şarkılar söylediler
bir süre. Festivale katılmak için gelen gençlerin bazıları bu platformun
etrafında toplandı ve şarkılara eşlik etmeye başladı. Herkesin keyfi
yerindeydi. Bir süre daha şarkı söylediler. Bu arada hava da iyiden iyiye
bozmaya başladı. Yağmur atıştırmaya ve rüzgâr esmeye başladı. Hafiften üşüdüm.
Daha fazla üşüyüp hasta olmamak için hızlı adımlarla festival alanından
uzaklaşmaya başladım. Benimle aynı fikirde olan insanlar da yavaş yavaş alanı
terk ediyorlardı. Nihayet oradan ayrıldım ve eve geldim. Eve geldikten 5-10 dakika
sonra yağmur şiddetlendi ve hızlı bir şekilde yağmaya başladı. Festival
alanındakiler ne yaptılar bilmiyorum. Allah onlara yardım etsin diye dua ettim.
Akşam da hava serin ve hafif yağışlıydı. Ben katılmadım
ama sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla Ziynet Sali konseri yapılmış. Her
şeye rağmen gençler konsere katılmış. Eminim çok eğlenmişlerdir.
Yazının başlarında da belirttiğim gibi etkinliğin diğer
günlerine gidemedim. Ama bir gün gitmek bile yetti bana. Ben çok keyif aldım ve
gözlemlediğim kadarıyla gelen diğer insanlar da keyif alıyordu. Emeği geçenlere
bir kez daha teşekkür ediyorum. Yeni etkinliklere katılabilmek ümidiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için çok değerlidir. Lütfen yorum yapın.