Karıncalardan Nasıl Kurtulunur?

Evdeki Karıncalardan Kurtulmanın Doğal Yöntemleri

Her ne kadar bu sene biraz geç gelmiş olsa da, yaz mevsimi nihayet geldi. Havalar, toprak ve su ısınmaya başladı. Ağaçlar meyve vermeye, bazı hayvanlar kış uykusundan uyanıp kendilerini yaza hazırlamaya başladı. Bu hayvanlardan bir tanesi de çok çalışkan ve kalabalık olmalarıyla bilinen karıncalar.

Karıncalar, toplumumuz tarafından sevilen, çalışkan olmaları sebebiyle de takdir edilip, örnek gösterilen hayvanlardır. Hatta karıncalarla ilgili bazı atasözleri ve deyimlerimiz bile vardır. (Konumuz bu değil fakat yine de yazımızın sonunda bu atasözleri ve deyimlerin bazılarına yer vereceğim.)* Fakat bazen karıncalar evimizi işgal edebiliyor ve rahatsızlık verebiliyor.

Aksaray 1. Gençlik Festivali

1. Aksaray Gençlik Festivali

Aksaray belediyesi özel günlerde her yıl farklı etkinlikler düzenliyor. Gerek sosyal medyadan gerekse şehir içinde reklam yaparak bu etkinlikleri insanlara duyuruyor. Ben geçen yıllarda Aksaray’da olmadığım için çoğu etkinliğe katılma imkânım olmuyordu. Fakat sosyal medyadan takip ediyordum. Bu tür etkinliklerin şehrimizde yapıldığı için seviniyordum fakat bazen de bazılarına katılamadığım için üzüldüğüm oluyordu. Her ne kadar ben üzülsem de bazıları için güzel olduğu gerçeği sevindirici bir durum. O yüzden belediyemize ve tabiî ki emeği geçenlere teşekkür etmek gerekir.

Ben Senin Cemaziyel Evvelini Bilirim

Ben Senin Cemaziyel Evvelini Bilirim Deyimi ve Hikayesi

Selim Gündüzalp’in Deyimler ve Öyküleri 3 kitabını okurken bir deyim çok dikkatimi çekti. Onu burada paylaşıp hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Deyimin hikâyesini yazmadan önce, bilmeyenler için cemâziyel evvel ne demek, önce onu bir açıklayalım istiyorum.

TDK’den aldığımız bilgiye göre Cemaziyelevvel: “Hicri takvimin beşinci ayının adı, büyük tövbe ayı.” Yani bizim şuan kullandığımız miladi takvimde nasıl ki beşinci ay Mayıs ise, Hicri takvimi kullananlar için de beşinci ay Cemaziyelevvel. Fakat deyimin aslında bu anlamlarla hiçbir alakası yok. Dilimizin zenginliği olarak çok farklı bir anlam yüklenmiş. Galiba ilgimi çeken yönü bu oldu. Deyimin hikayesi şöyle;

Kelam İlminin Amacı

Kelam İlminin Gayesi

Kelam ilmine hep bir merakım vardı. Bu alan üzerine zaman zaman farklı kitaplar okudum. Birkaç gün önce kütüphaneden kelamla ilgili bir eser daha aldım. Şuan Okuyorum. Kitabın adı “Kelam İlmine Giriş”, DEM Yayınlarından çıkan kitabın yazarı Doç. Dr. Cemalettin Erdemci.

Kitabı bitirmediğim için kitap hakkında bir yazı yazmadım henüz. Fakat okuduğum kadarıyla kitapta ilgimi çeken, daha sonra istifade etmek için bir kenara not aldığım bir bölüm oldu. Onu burada da paylaşmak istedim. Belki başkalarının da işine yarar umuduyla.

Öncelikle kitabın giriş bölümünde yer alan ilk paragrafı paylaşmak istiyorum;

Adam Otu Bitkisi

Adamotu Bitkisi Nedir? Faydaları-Zararları Nelerdir?

Bitkinin diğer adları; Abdüsselam otu, Âdem otu, İnsan otu

Adam Otu Bitkisi Kökü

Bu bitkiyle bir sokakta tanıştım desem yanlış olmaz sanırım. Bir gün Maraş’ta Kapalıçarşı civarlarında gezerken bir adamın bu bitkiyi sattığını görmüştüm. Adamotu ismi ve yapısı dikkatimi çekmişti. Satıcı adam bitkinin romatizma ağrılarına iyi geldiğini iddia ediyordu. Ben alıp denemedim ama merak edip araştırdım.

Fotoğrafta da görüldüğü üzere bitkinin kökleri bir adama, insana benziyor. Adını da buradan almış zaten. Yaptığım kısa bir araştırma sonucu bu bitkinin çok yönlü şifası olan bir bitki olduğunu ve tarihçesinin de çok eski olduğunu hatta Mısır medeniyetine kadar uzandığını öğrendim.

Beyaz Devrim Kalemle Başlar

Beyaz Devrim Kalemle Başlar Kitabı

Kitap Adı: Beyaz Devrim Kalemle Başlar [Yazar Olmak İsteyenlere İlk Adım]

Yazarı: Emine Şenlikoğlu

Yayınevi: Mektup yayınları

Lise yıllarından beridir yazar olmak gibi bir hayalim hep vardı. Yazarlık hakkında bilgi sahibi olmak için özellikle bu alanla ilgili bazı kitaplar okudum, okuyorum. Yazarlık hakkında okuduğum kitaplardan bir tanesi de Emine Şenlikoğlu’nun “Beyaz Devrim Kalemle Başlar” isimli kitabı. Kitap hakkında bir şeyler söylemeden önce kitabın yazarı hakkında birkaç görüşüme yer vermek istiyorum.

Bu kitap Emine Şenlikoğlu’nun okuduğum ilk kitabı. Yazarı ilk defa bu kitabıyla yakından tanıdım. Daha önce adını çok kez duymuştum fakat hiçbir kitabını okumamıştım.

Nedendir bilmiyorum ama bu kitabı okuyana kadar Emine Şenlikoğlu hakkında beslediğim ön yargılarım vardı. Zamanında duyduğum ve şuan ne olduğunu bile hatırlamadığım olumsuz şeyler bilinçaltımda yer etmiş olmalı. Ama bu kitapla beraber tüm ön yargılarım yok oldu.

Atasözleri Kitabı - İskender Pala

Sözün Özünden Dünden Bugüne Atasözleri - İskender Pala

Kitabın adı: Sözün Özünden Dünden Bugüne Atasözleri

Yazarı: İskender Pala

Kapı Yayınları, 312 Sayfa

Bir önceki kitap tanıtımı yazısında Selim Gündüzalp'in Deyimler ve Öyküleri 1 kitabından bahsetmiştim. Aslında o gün kütüphaneden o kitabı alırken aynı zamanda bu atasözleri kitabını da almıştım. Zira deyimler ve atasözleri gibi özlü sözler hep ilgimi çekmiştir.

Deyimler kitabını kısa sürede okuduğumdan bahsetmiştim. Aslında bu kitap da tıpkı onun gibi kısa sürede okunabilecek bir kitap. Diğerinden biraz hacimli ve biraz daha fazla bilgi barındırıyor. Bu kitapta atasözlerinin hikâyesi anlatılmıyor sadece atasözünün ne anlama geldiği açıklanıyor. Benzer atasözleri de hemen açıklamanın altında yer alıyor ki okuyucu bilgilendiriliyor ve yönlendiriliyor. Ayrıca atasözünde geçen yabancı kelimeler de günümüz Türkçesiyle kısaca açıklanıyor. Bu yönleriyle oldukça faydalı bir kitap olduğu kanısındayım. Ben burada kitap hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştım ama kitabın önsözünde kitabın hangi amaçlarla ve hangi kriterlere göre hazırlandığı genişçe anlatılmış. Önsözü okuyarak kitap hakkında detaylı bir bilgiye sahip olacağınızı belirtmek isterim.

Galatasaray - Fenerbahçe Derbisi ve Ben

Derbi Heyecanına Ortak Oldum

Sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok yerinde en yaygın sporlardan birisi futbol galiba. Hemen hemen her ülkede tüm erkekler az çok futbolla ilgilidir. Benim futbolla pek aram yoktur, pek ilgilenmem. Kim kimle hangi ligde ne maçı yapar, süper ligde hangi takımlar var bilmem. Ben “Futbolla az çok ilgilenen erkeklerden” “az ilgilenenler” kategorisindeyim sanırım. Öyle ki en son ne zaman bir futbol maçı izlediğimi bile hatırlamıyordum. Ta ki en son Galatasaray’ın 0-1 mağlup olduğu Fenerbahçe derbisine kadar.

Bir kaç arkadaşım o gün maçı izleyeceklerini söylediler. Ben de uzun zamandır futbol maçı izlemediğim için ve önemli bir derbi maçı olduğu için onlara katılayım dedim. Maçı bir yurt binasının salonunda izleyecektik. İzleyiciler genel olarak lise ve üniversite öğrencilerinden oluşuyordu ve her iki takımın taraftarları aynı salonda yan yanaydı. Aslında bu durum futbol açısından tehlikeli bir durum. Maalesef ateş ve barutun yan yana durması gibi bir şey. Bir futbol maçı için olması istenilmeyen bir şey ama ne yazık ki zaman zaman kötü olaylarla karşılaşıyoruz. Ki nitekim o gün de salonda ufak tefek tartışmalar yaşandı.

Stres Çarkı Stres Yaptı

Meşhur Stres Çarkı Bizde Stres Yaptı

Stres çarkı adındaki bu şeyi kim icat etti, ne amaçla üretti, piyasaya çıkıp nasıl bir anda böyle moda oldu bilmiyorum. Fakat kısa bir süre içerisinde küçük büyük herkesin elinde dolaşır oldu. Öyle ki bizim eve de girmeyi başardı.

Geçenlerde 4 yaşlarındaki yeğenim de duymuş yahut görmüş bu stres çarkını. Ben de stres çarkı istiyorum, diye tutturdu. Biz de bir tane aldık. Aldığımız stres çarkı bir yetişkinin eline uygun boyutlarda. Fakat yeğenimin küçük ellerine biraz büyük geldi. Çocuk çarkı çeviremedi ve strese girdi kendi kendine J ağladı, huysuzlaştı. Bu durumda haliyle biz de strese girdik.

En Büyük Sermaye Evlattır

En büyük sermaye evlattır

Hastanede kaldığım günlerde bir oda arkadaşım vardı. Arkadaş dediysem, kendisi asker emeklisi bir amcaydı ama aynı hastane odasını paylaştığımız için oda arkadaşı oluyorduk.

Hastane ortamında durum böyledir. Çoğu zaman hiç tanımadığınız insanlarla zorunlu bir tanışıklığınız olur. Zira aynı ortamı paylaşıyorsunuzdur. Bu zorunluluk zaman içerisinde yerini gönüllülüğe bırakır ve çok samimi arkadaşlıklara, tanışıklıklara kadar gider. Bizimki de kısa bir zaman içerisinde öyle oldu.

Bu amcanın yakınları ziyaretine geliyordu. Özellikle çocukları çok yakından ilgileniyorlardı. Babalarının hastanede yattığını duyunca çok uzak illerden gelmişlerdi.

Balık Kavağa Çıkınca Deyimi ve Öyküsü

Balık Kavağa Çıkınca Deyimi ve Öyküsü; Okuduklarımdan

İyiolsun Blog’daki “Okuduklarımdan” bölümünü açmak iyi oldu. Zira artık okuduğum ve hoşuma giden şeyleri bu bölümde kolayca paylaşabileceğim ve başka insanların da istifade etmesine olanak sağlamış olacağım.

Okuduklarım Bölümünün ilk yazısı bir deyimin öyküsü; Balık Kavağa Çıkınca Deyimi. Öyküsü şöyle;

- Eski İstanbul, şimdikine kıyasla gerçekten bir balıkçı şehriymiş. Balığı da balıkçısı da çokmuş. Tutulan balıkların satılması, Yemiş İskelesi ve balık pazarından başlayan ve bu merkezlerin etrafında semt semt genişleyerek büyüyen pazarlarda yapılırmış. Balığın çok fazla tutulduğu günlerde ise, Tophane’den Rumeli Kavağı’na ve Üsküdar’dan Anadolu Kavağı’na kadar her yere çeşitli vasıtalarla götürülüp satılırmış.

Blogger Yazı Başlığını Öne Almak

Blogger’da Yazı Başlığını Blog Başlığından Önceye Almak

Yeni açmış olduğunuz, normal bir blogger blogda yazı yayınladığınız zaman önce blogunuz başlığı görünür, daha sonra yazının başlığı görünür. Yani google'da şöyle bir görünüm olur;

Bazı Şeyler İyi Olsun Diye: Yazı Başlığını Öne Almak

Yeni açmış olduğunuz, normal bir blogger blogda….

Bu seo açısından çok da uygun olan bir durum değildir. Bunu seo ile uyumlu hale getirmek için bu durumu tersine çevirmek gerekir. Yani önce yazdığınız yazının başlığı görünmeli daha sonra blogunuzun adı görünmelidir. Bu sayede arama motorlarında, yazdığınız başlıkta daha kolay bulunursunuz. Bu da hem kullanıcıların aradıklarını kolay bulmalarını sağlar hem de sitenizin ziyaretçi sayısını artırır. Bu yöntem basit ama etkili bir yöntemdir.

Aksaray 1. Kitap Günleri 29 Nisan - 07 Mayıs 2017

Aksaray 1. Kitap Günleri İzlenimlerim

Bundan üç beş sene öncesine kadar kitap fuarları her yerde yapılmıyordu. Yani aslında yine kitap fuarları düzenleniyordu fakat genelde büyükşehirlerde oluyordu ve benim de katılma imkanım olmuyordu o zamanlar. Ve hep merak ederdim bu fuarları. Yazarlarla tanışmak, kitap stantlarının arasında dolaşmak, o atmosferi yaşamak isterdim.

Son yıllarda bu fuarlar arttı. Daha çok şehirde belirli günlerde kitap fuarları düzenlenmeye başladı. Bu durum ben ve benim gibi kitapseverler için oldukça iyi oldu tabiî ki. Geçen yıllarda Kahramanmaraş’ta düzenlenen kitap fuarlarına katılma fırsatı buldum. Hakkını vermek gerekir ki çok güzeldi. Kitaplarla birlikte olmak, yazarlarla tanışmak, o atmosferi yaşamak gerçekten hayal ettiğim gibiydi hatta daha fazlasıydı.

Deyimler ve Öyküleri 1 Kitabı

Selim Gündüzalp'in Deyimler ve Öyküler kitabı serisinin ilk kitabı hakkında.

Kitap Adı: Deyimler ve Öyküleri 1

Yazarı: Selim Gündüzalp

Zafer Yayınları – 140 Sayfa

Günlük hayatta pek çok deyim ve atasözü kullanıyoruz. Bunlar bizimle o kadar özdeşleşmiş ki kullanırken farkına bile varmıyoruz. Ve aslında çok da işimize yarıyorlar. Bazen uzun uzun cümleler kurmak yerine bir iki kelimelik deyimlerle meramımızı anlatabiliyoruz. Hatta bazen öyle oluyor ki, bir durumu uzun uzadıya anlatmaya kalksak bir deyimin ifade ettiği kadarını anlatamıyoruz. Tabiri caizse deyimler, cuk oturuyor.

Aslında, kullandığımız deyimlerin öykülerini uzun zamandır merak ediyordum. Ee bir hikâyeleri olmalıydı tüm deyimlerin. Hepsinin bir öyküsü var mı bilmiyorum ama çoğunun birer hikâyesi varmış.

Ucuz Şarj Aletlerine Dikkat

Ucuz Şarj Aletleri Bataryayı Bozabiliyor!

Ucuz diye tercih edilen şarj aletleri cihazların bataryalarını bozabiliyor. Cihazlarımızın batarya ömrünün uzun olmasını istiyorsak dikkatli olmamız gerek.

Aslında bunu tahmin etmek zor değil. Kullandığımız cihazlar için en uygun olan aksesuarlar onların orijinalleridir. Fakat bazen başka şeyler kullanmak durumunda kalabiliyoruz. Bu durum benim başıma hastanede yattığım zamanlarda geldi.

Hastane başka bir ildeydi ve ben oraya giderken kendi şarj cihazımı yanıma almayı unutmuştum. Mecburen hastanenin yakınlarında bir yerden şarj cihazı almak zorunda kaldım. O anki psikolojiyle olsa gerek ucuz olanı tercih ettim. Zira zaten evde bir tane orijinal şarj aletim vardı ve yenisi için de yüksek bir fiyat ödemek istemiyordum J Haliyle ucuz olandan bir tane aldım.

Rafadan Tayfa

Hepsi burda bir arada, Rafadan Tayfa

Pek çok insan gibi ben de çizgi filmleri severim. Küçükken izlediğimiz çizgi filmler çok güzel gelirdi bana. Ya gerçekten güzel oldukları içindi ya da ben çocuk olduğum için öyleydi. Sanırım o dönemlerdeki çizgi filmler daha güzeldi. Çünkü şuan benim yaşlarımda olan pek çok insanın o çizgi filmleri hasretle yâd ettiklerini duyuyorum zaman zaman.

Anlayamadığım nokta şurası ki bundan 5-10 yıl önce teknolojik imkânlar daha kısıtlıydı fakat çizgi filmler içerik olarak daha kaliteliydi, şuan imkânlar daha fazla olmasına rağmen aynı kalite yakalanamıyor. Yani kalite derken, o çizgi filmlerde bugünkülerde olmayan bir şey vardı. Bunu tarihi mimari eserlerde de görüyoruz. Mesela Osmanlı zamanında Mimar Sinan o günün imkânsızlıklarıyla harika eserler yapıyor fakat günümüzde o kadar imkân olmasına rağmen o dönemdeki gibi bir başarı sağlanamıyor. Bunun sebebini hep merak etmişimdir. Neden acaba?