Bir arkadaşım vardı. Bir gün okulda bir kız gördü ve o
kıza âşık oldu. Hani ilk görüşte aşk derler ya, tıpkı onun gibi.
Günlerce kızı uzaktan uzağa izledi, neredeyse adım adım
takip etti. Ama hiçbir zaman onu rahatsız etmedi. Onunla konuşmaya bir türlü
cesaret bulamıyordu. Fakat içinde günden güne büyüyen aşkı onu yiyip
bitiriyordu. Bu işe bir çözüm bulmak, duygularını ifade etmek istedi ve sonunda
bir mektup yazmaya karar verdi.
Bu kararı verdikten sonra arkadaşım mektubu yazmış ve
okul çıkışında kızın indiği durakta inip, kıza vermiş. Kız daha mektubu
okumadan durumu anlamış ve böyle bir şeyin olmayacağını güzel bir dille ifade ederek
arkadaşımı reddetmiş ama mektubu da alıp çantasına koymuş. Arkadaşım boynu
bükük, üzgün ama aşkını itiraf etmiş olmanın verdiği mutlulukla oradan
ayrılmış. Verdiği mektubuna da cevap alamamış. Kim bilir o mektubu belki de hiç
okumamıştır…
Aradan biraz zaman geçtikten sonra arkadaşım bir gün,
kıza yazdığı mektubun bir nüshasını da bana okutmak istedi. “Senin kitaplarla,
yazılarla aran iyidir. Şu mektuba bak, güzel yazmış mıyım?” dedi. Mektubu aldım
ve okudum. İki sayfalık bir mektuptu.
Mektup kıza hitap ederek başlıyordu ve arkadaşımın
iltifatlarıyla, düşündükleriyle ve tabiki aşk dolu duygularıyla devam ediyordu.
İfadeler edebi açıdan çok sıradandı ama o kadar duygu yüklüydü ki. Resmen arkadaşım,
tüm samimiyetini, tüm duygularını kaleminden o kâğıda aktarmıştı. İnsan okurken
adeta hissediyor, adeta yaşıyordu.
O dönemlerde aşka dair yazılmış kitaplardan çokça
okumuşluğum vardı. Benim nazarımda, popüler olarak çok satan aşk kitaplarını
bir kefeye koysalar, o iki sayfalık mektubu diğer kefeye koysalar, bu mektup
hepsinden ağır gelirdi. Çünkü bu mektup, güzelliğini kullandığı ifadelerin
edebi üslubundan değil de içerdiği yoğun samimiyet ve sevgiden alıyordu.
O günden bu yana bir daha o kadar güzel bir yazı ve o
kadar samimiyet dolu satırlar okumadım.
Bir kız her ne kadar istemediğini ifade etmiş olsa da o mektup mutlaka okunacaktır ve kanımca saklanacaktır..evet belki karşılık olarak bir cevap yazmayacak veya yıllar sonra yazmadığı için pişman bile olacaktır ancak duyguları ifade etmek çok güzel bir şeydir ve seven bir kalp daima reddedilmiş gibi görünse de yücedir..
YanıtlaSilCanım Peygamberim ne demiş?
Birini sevdiğiniz zaman bunu ona söyleyin..vardır bir hikmeti :)
Selamünaleyküm.
Mektubun akıbeti kim bilir nicedir.. Ben de merak ediyorum ama muhtemelen saklanıyordur bir yerlerde. (:
SilSevdiğini söyleme konusunda ben de pek iyi değilim ama söylemek gerek.
Vealeykümselam (:
Yaşanan durumlar bana şunu gösterdi yıllar sonra..
SilSeven sevilenden daha güzeldir ve sevebilmek gerçekten gönül işidir.
O sevilen zaten bir sevdiği olduğu için öyle güzeldir değil mi bence bu güzel duygunun meydana çıkmasını engellemek iyi değildir.
Şu sözünüzde o kadar haklısınız ki; "Seven sevilenden daha güzeldir ve sevebilmek gerçekten gönül işidir."
SilBunun üzerine daha ne söylenir bilmiyorum.
Sevdiğini söyleme hali genellikle erkeklere atfedilmiş bir durum öyle değil mi?
YanıtlaSilNe yazık ki öyle ama neden öyle? Erkekler daha mı çok seviyor yoksa kadınlar daha mı az belli ediyor?
SilToplum olarak bu tür şeyler hep erkeklerden bekleniyor. Tamam erkekler centilmen olmalı ama kadınlar da bazen bir şeyler yapmalı (:
Gerçek duygulardan doğduğu için o mektup bu kadar beğeninizi kazanmış olmalı :)
YanıtlaSilÖyle galiba. Hissedilerek yazıldığı için hissedilerek okunuyor. (:
SilNice aşklar vardır adı sanı duyulmayan, nice şiirler, mektuplar vardır yazan ile okuyandan başkasının bilmediği. Ve güzellikleri iki gönül arasında sır gibi kalır. O mektupta onlardan biri galiba.
YanıtlaSilTam da tarif ettiğiniz gibi. İki gönül arasında sır gibi bir durum. Bu tür şeyleri hep merak ederim ve öğrenmek isterim. Keşke öyle bir şey olsa da insanların o duygularını da hissedebilsek.
Sil