Farklı alanlara dair okumalarımı devam ettirdiğim şu günlerde, Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Küçük Şeyler 1” kitabını da okuyorum. Kendisini “Küçük Şeyler” adlı televizyon programından ve birkaç farklı televizyon programına konuk olmasından tanıyorum. Daha önce hiç kitabını okumamıştım bu kitap benim için ilk kitabı oldu.
Kitabı henüz bitirmediğim
için kitap hakkında yazmayacağım, kitabı bitirince de yazar mıyım bilmiyorum. Bu
vesileyle en azından adını anmış olayım. Burada sadece, kitapta okurken
dikkatimi çeken ve oldukça da hoşuma giden üç anlatıyı paylaşmak istiyorum. Umarım
sizler de beğenirsiniz.
İlk anlatı, kitapta “fiziksel
benmerkezciliğe” örnek olarak verilmiş.
Karşıdaki Adam
Bir ırmağın bu yakasında bir
adam varmış. Karşı yakasında da başka bir adam. Irmak geçilmesi zor bir
ırmakmış. Bu yakadaki karşı yakadakine seslenmiş: “Hey, karşıya nasıl
geçebilirim?” karşı yakadaki adam hayretle cevap vermiş: “Ne lüzum var, sen
zaten karşıdasın”
Bu hikâyenin yazarını Üstün
Dökmen de bilmiyormuş. O da internette denk gelmiş. (:
Küçük Şeyler 1, Üstün
Dökmen, Remzi Kitabevi, Sayfa 47
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aşağıdaki diğer iki anlatı
da kitapta “Zihinsel Benmerkezciliğe” örnek olarak verilmiş.
Saz Çalamayan Bektaşi
Bir Bektaşi saz çalmayı
bilmiyormuş. (Belki de biliyordu da bize ders vermek için bilmiyor gözükmüş.)
Bilmediği için de sol elinin başparmağını sazın bir perdesinde hareketsiz tutup
sağ eliyle de saz çalar gibi yapıyormuş. Bir ara birisi: “Erenler, başkaları
ellerini perdede gezdiriyor, senin elin niçin sabit?” diye sormuş. Bektaşi: “Benim
tuttuğum yer en doğru yerdir. Onlar benim tuttuğum yeri arıyorlar.” Demiş.
Benmerkezci kişi, kendi
bakış tarzının, kendi düşüncelerinin tek doğru olduğunu, kendisi gibi düşünmeyenlerde
bir bozukluk bulunduğunu düşünür. Bazen de kendisi gibi düşünmeyenleri
değiştirmeye, kendisine benzetmeye çabalar.
Küçük Şeyler 1, Üstün
Dökmen, Remzi Kitabevi, Sayfa 49
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Menemen Treni Hikayesi
Bir dostum gerçek diye
anlattı. Tren İzmir’den Menemen istikametine yola çıkmış. Yaşlı bir teyze
kondüktörü çağırıp: “Yavrum, Menimen’ varınca beni bildiriveğ aman unutma,”
demiş. Kondüktör de “Sen uyu teyzem, Menimen’i varınca ben seni bildiricem,”
diye garanti vermiş. Teyze güvenip uyumuş. Kondüktörse olayı unutmuş. Tren Menemen’i
geçmiş. Epey sonra kondüktör, teyzenin ineceğini hatırlayıp makiniste koşmuş. Treni
durdurmuşlar ve üzülmüşler. Gecenin bir vakti kadıncağızın Menemen’e tek başına
dönmesi olacak iş değilmiş. Makinist: “Dur ben treni geri alayım, Menemen’e
geri dönelim. Gece fark eden olmaz; soran olursa da ‘yanlış makasa girmişiz’
deyip idare ederiz”, demiş. Ve gece karanlığında Menemen’e geri dönmüşler.
Kondüktör koşup teyzeyi
uyandırmış. “Kalk teyzem, Menimen’i vardık,” demiş. Teyze uyanmış. “Ömrüne
bereket yavrum,” diyerek çantasını açmış, bir hap çıkarıp yutmuş. Tekrar başını
yaslamış. Kondüktör hayretler içinde, İnmiyor musun?” diye sormuş. Teyze, “Yok
yavrum, ben bugün doktora gittiydim, doktor iki tane hap verdi. Birini Basmane’de
alcen dedi, ikinciyi de Menimen’i varınca alcen. Ben hapımı aldım, kal
sağlıcakla,” demiş.
Karşınızdakinin sözlerine
veya davranışlarına bakıp onun ne düşündüğünü yüzde yüz anlamanız mümkün
değildir. Ancak önemli olan, hata yapmamak değil, yapılan hatalardan ders
almak, tecrübe kazanmaktır.
Küçük Şeyler 1, Üstün
Dökmen, Remzi Kitabevi, Sayfa 49-50
Okumuştum. Özellikle ilk alıntıyı çok seviyorum.
YanıtlaSilHepsi birbirinden güzel.
SilBencilliğe çok güzel örnekler. Ben de okumuştum. Son hikayeyi programlarında da hep anlatırdı.
YanıtlaSilProgramları pek izlemedim ama doğrudur.
Sil